Türkiye Bitkileri ve Korunması

Türkiye’de Endemizm 

            Ülkemiz coğrafik konumu, jeolojik yapısı, iklim çeşitliliği gibi nedenlerden dolayı son derece zengin bir floraya sahiptir. Ülkemizdeki takson (bitki sayısı) sayısı yaklaşık 11.400 civarlarındadır. Endemik takson sayısı ise 3.700 dolaylarındadır. Endemik taksonların, Türkiye’nin toplam bitki taksonlarına oranı (endemizm oranı) yaklaşık %32’tir. Her geçen gün artan bu sayı için kesin rakamlar vermek doğru değildir.

            Toplam 11 ciltten oluşan ve ilk 9 cildi P.H. Davis ve ekibi tarafından hazırlanan "Türkiye Florası”(Flora of Turkey and The East Aegean Islands), floristik açıdan Anadolu’nun devamı niteliğinde olan Doğu Ege Adaları'nın florasını da içermekte ve Türkiye florası için temel bir kaynak oluşturmaktadır. 2014 yılında ilk cildi yayınlanan ve toplamda 28 cilt olması planlanan “Resimli Türkiye Florası” Türk bilim insanlarının özverili bir ürünüdür.

            Yurdumuz, Orta Doğu ve Avrupa ülkeleri içinde hem tür sayısı hem de endemik tür bakımından en zengin ülkelerden biridir ve bu zenginliğin sebepleri şöyle sıralanabilir:


1- İklim farklılıkları (karasal iklim, okyanus iklimi ve Akdeniz iklimi)

2- Jeolojik ve jeomorfolojik çeşitlilik,

3- Zengin su kaynakları (deniz, göl ve akarsu),

4- Büyük yükseklik farkları (deniz seviyesi-5000 m),

5- Çok çeşitli habitat tipleri ve üç fitocoğrafik bölgenin (Avrupa- Sibirya, Akdeniz, İran-Turan) buluştuğu yerde olması,

6- Anadolu diyagonali sınır kabul edilirse, doğusu ve batısı arasında ekolojik farklılıklar bulunması ve bunun floristik farklılıklara yansıması.

Endemik Taksonların Coğrafik ve Fitocağrafik Bölgelere Dağılımı

            Akdeniz Bölgesi’nde 826, Doğu Anadolu Bölgesinde 471, İç Anadolu Bölgesi’nde 335, Karedeniz Bölgesi’nde 277, Ege Bölgesi’nde 171, Marmara Bölgesi’nde 102, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 64 endemik bitki bulunmaktadır.Geri kalan endemik bitkiler ise birden fazla bölgede yayılış göstermektedir. Endemik bitkilerin fitocoğrafik bölgelere dağılımı grafikte gösterilmiştir.



Trakya Bitkileri

Trakya, Türkiye’nin Avrupa kıtasında yer alan küçük bir bölümüdür ve 23.500 km2 lik alanı kapsar. Marmara Denizinin kuzeyinde yeralan bölge, Karadeniz ile istanbul boğazı, Ege denizi ile de Çanakkale boğazı sayesinde bağlantılıdır. Bu iki boğaz ile Avrupa ve Asya kıtaları birbirinden ayrılır, Türkiye’nin genel topografyası ile karşılaştırıldığında Trakya alçak bir topografya sahiptir.

Bölgenin Kuzeydoğusunda yer alan Yıldız Dağları silsilesi (Istranca Dağları) Bulgaristan’ın Güneydoğusundan Karadeniz’e kadar uzanır. Bu sıradağların en yüksek noktası Mahya Dağıdır (1035 m). Anadolu’nun Kuzey Karadeniz Dağlarının alçak yükseltilerini Trakya’da temsil eder. Büyük oranda şist yapısındadır ve orman vejetasyonu ile kaplıdır. Nemli kuzey yamaçlarında Fagus orientalis ormanları ve Rhododendron ponticum çalılıkları yer alır.

Bölgenin Güneybatısında yer alan, Ganos Dağı (Tekir Dağı) ve Koru Dağı (Güneye doğru Gelibolu Yarımadasına doğru devam eder) Pinus brutia ormanları ve maki vejetasyonu ile tipik Doğu Akdeniz vejetasyonu gösterir. Trakya’nın büyük bir kısmı Ergene nehri ile drane edilen, 200 metreden daha alçak hafif dalgalı bir yüzey şekline hakimdir ve neredeyse tamamı tarım alanı haline getirilmiştir.

Trakya’nın florası ondokuzuncu yüzyılın başlarından beri birçok yabancı botanikçinin ilgisini çekmiştir, özellikle Clarke (1816), Grisebach (1938-40), Formanek (1890) ve Aznavour (1897-1913) tarafından İstanbul’un Avrupa yakasından çok sayıda bitki kayıdı verilmiştir. Trakya’dan çok sayıda yeni kayıt 1912-1923 savaşları sırasında Bulgar, Rus ve İngiliz askeri personel tarafından yayınlanmıştır.

1950 yıllarından sonra Türk botanikçileri tarafından Trakya’dan çok sayıda bitki örneği toplanmış ve bölgenin florasına yeni türler ilave edilmiştir. Bunlar içinde en önemlisi Prof. Asuman Baytop ve arkadaşları tarafından yapılan geziler ve ISTE’de (İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Herbaryumu) saklanan bitki örnekleridir.

Trakya florası yaklaşık 2250 çiçekli bitki ve eğrelti çeşidinden oluşmaktadır. Bu sayıya alttür ve varyeteler dahildir. Bu rakam, İki Flora (The Flora of European Turkey,Webb,1966 ve Flora of Turkey and The East Aegean Islands, Davis 1965-88 ve ek ciltleri Suppl. I ve II) ile bölgenin florası hakkında yayınlanmış yaklaşık 95 yayın ve ISTE Herbaryumundaki bitki örneklerine dayanır.

Türkiye’nin Anadolu kısmı ile karşılaştırıldığında bitki çeşitliliği az gibi görünse de, bu kadar küçük ve yüksekliği 1000 m aşmayan bir alanda ve doğal vejetasyonun bu kadar yok edildiği, bölgenin her tarafında kereste üretimi nedeniyle ormanlarının tahrip edilmesine ragmen, bitki çeşitliği bakımından önemli bir bölgedir. Trakya’nın bu nispeten zengin bitki çeşitliliği değişik iklim tipleri ile çeşitli habitatlara sahip olması ile açıklanabilir. Türkiye’nin Avrupa yakasının bu zenginliğine önemli birbaşka neden ise çeşitli floristik elementlerin, (Akdeniz, Balkan-Orta Avrupa, Sarmatiyan ve Öksin bölge bitkileri) karşılaştığı bir bölge olmasıdır. 300 den fazla ülkemiz için nadir ve endemik bitki çeşidine ev sahipliği yapan Trakya 50 kadar türün dünyadaki en zengin populasyonlarına sahiptir. Doğa koruma açısından ulusal ve uluslararası öneme sahip çeşitli habitatlar bölgede yer alır.

Karadeniz kıyısı boyunca uzanan kıyı kumulları
Sulak alanlar (longoz ormanları ve kıyı lagünleri)
Istranca (Yıldız Dağları) Dağlarının kuzey sırtlarındaki nemli ormanlar
Karakteristik Orta Avrupa Step yapısındaki kurak kireçtaşlı çayırlar ve parçalanmış fundalıklar

İstanbul toprak çeşitliliği, iki deniz ve iki kıta arasındaki coğrafi konumu (Karadeniz kıyılarından nemli ve soğuk iklim ile Marmara Denizi’nin daha sıcak Akdeniz ikliminin etkisi altında), topografyası ve yüzyıllara dayanan geleneksel arazi kullanımı nedeniyle olağanüstü bir bitki çeşitliliğine sahiptir. İstanbul yaklaşık 5100 km2 alan üzerinde yaklaşık 2500 bitkiye ev sahipliği yapmaktadır. Bitki türlerinin sayısı ve habitat çeşitliliği bakımından İstanbul, Hollanda ve İngiltere’den çok daha zengindir. İngiltere 250.000 km2 yüzölçümüyle 1850 bitki türüne sahip iken, Hollanda 50.000 km2 yüzölçümüyle 1600 bitki türü içermektedir.

Bir şehrin, bölgenin ya da bir ülkenin bitki örtüsünün değerlendirilmesinde barındırdığı endemik bitki sayısı çok önemli bir kriterdir. İstanbul’da doğal olarak yetişen bitkilerden 39’u endemiktir, yani dünyanın başka hiçbir yerinde doğal olarak yetişmez. Bunlardan 18’i yalnızca İstanbul il sınırları içinde yetişir, 21’i ise nispeten daha geniş bir dağılım gösterir.

İstanbul’da doğal olarak yetişen bitkilerden 18’i, Türkiye’nin taraf olduğu Bern Sözleşmesi gereği korumakla yükümlü olduğu bitkilerdir.

İstanbul il sınırları içinde yaklaşık 250 nesli tehlike altında bitki türü tespit edilmiştir. Başka bir deyişle İstanbul florasının 1/10’u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır.

İstanbul olağanüstü zengin bir habitat çeşitliliğine ev sahipliği yapar; kalkerli meralar, kıyı kumulları, sulak alanlar, fundalıklar, kayın-meşe-gürgen ormanları, meşe baltalık ormanları ve turbalıklar vb. Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD), İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi ile işbirliği içinde İstanbul’un olağanüstü zengin doğal alanlarının öneminin farkına varılması ve koruma altına alınması amacıyla çalışmalar yürütmektedir. Uzun yıllara dayanan bu çalışmalar sonucu İstanbul il sınırları içinde, 7 Önemli Bitki Alanı belirlenmiştir: Terkos-Kasatura Kıyıları, Ağaçlı Kumulları, Kilyos Kumulları, Batı İstanbul Meraları, Kuzey Boğaziçi, Sahilköy-Şile Kıyıları, Ömerli Havzası.

Önemli Bitki Alanı (ÖBA) olağanüstü zenginlikte olan doğal bitki alanlarıdır. Bu alanların belirlenmesi için uluslararası kriterler saptanmıştır ve günümüzde doğa korumada çok önemli olan ÖBA’lar, korumada öncelikli alanların belirlenmesinde kullanılmaktadır. ÖBA’ların belirlenmesindeki ana kriterler: Endemik, nadir veya tehdit altında olan türler, bitki coğrafyasını temsil eden türler ve nadir habitatların bulunmasıdır.

 İstanbul’un Önemli Bitki Alanları

Önemli Bitki Alanı (ÖBA) olağanüstü zenginlikte olan doğal bitki alanlarıdır. Bu alanların belirlenmesi için uluslararası kriterler saptanmıştır ve günümüzde doğa korumada çok önemli olan ÖBA’lar, korumada öncelikli alanların belirlenmesinde kullanılmaktadır. Kriterler: Endemik, nadir veya tehdit altında olan türler, bitki coğrafyasını temsil eden türler, nadir habitatların bulunması.




İstanbul’un 7 önemli bitki alanı 

1. Terkos -Kasatura

Bu alan Trakya’nın kuzey tepeleri boyunca uzanan ve denize doğru inen baltalık ormanları, fundalıkları, meraları, sulak alanları ve kumullarıyla bir mozaik oluşturur. Ayrıca 51 km uzunluğundaki Uzun Duvar’ı (Anastasius Duvarı), nispeten iyi durumda olan Istranca (Vize) Roma Su Yolu ve 1500 yıl önce Bizans zamanına dayanan antik kalıntıları, alana özel bir kimlik katar. Alanda 13 endemik bitki türü, 73 tehlike altındaki takson, Bern Anlaşması Ek Listede yer alan 10 tür ile İstanbul’un en önemli alanlarından biridir.

2. Ağaçlı Kumulları

Karadeniz kıyılarında yaklaşık 60 km2’lik doğal alanı tahrip eden linyit madenini saymazsak, kumullar birbirine bitişik 3 alanda küçük topluluklar halinde yaşamaktadır. Alan şaşırtıcı ölçüde zengin ve nadir türleriyle, Karadeniz kıyılarının kaybolan çeşitliliğini hatırlatır. Yüksek altın sarısı kum tepelerinde, uluslararası öneme sahip kum incisi (Aurinia uechtritziana), kumul çiviotu (Isatis arenaria) ve Boğaziçi keteninin (Linum tauricum ssp. bosphori) en önemli popülasyonları yaşar.

3. Kilyos

Kumsalı yüzmeyi sevenler tarafından iyi bilinen Kilyos kumulları, yüzyılı aşkın bir süredir botanikçiler arasında oldukça tanınmıştır. Bunu, Kilyos peygamber çiçeği (Centaurea kilaea) ve Kilyos moru (Jurinea kilaea) gibi pek çok türün adını Kilyos’tan almasından anlayabiliriz. Kilyos kumulları, Türkiye’nin Karadeniz kıyılarındaki en zengin ikinci kıyı kumulu olmasına rağmen, yazlık konut yapılaşması, linyit çıkarımı, tarımsal kullanıma açma ve uygun olmayan türlerle yapılan ağaçlandırma karşısında korunmasız bırakılmaktadır.

4. Batı İstanbul Meraları

Bu alan İstanbul’un hemen batısındaki tepeler üzerinde bozulmadan kalmış kalkerli mera, yüzeye çıkmış kayalar ve asit karakterli kuru fundalık mera parçalarını içerir. Küçükçekmece Gölü’nün açık su bataklık bitki toplulukları da ÖBA içinde kalır. Alan çok zengin bitki örtüsüne ve kireçli topraklar üzerinde yetişen ülke çapında nadir pek çok bitkiye ev sahipliği yapar. Alanda bulunan 5 bitki türü Bern Sözleşmesi Ek Liste I’de yer alır. ÖBA hemen bitişiğinde genişleyen İstanbul şehri nedeniyle büyük baskı altındadır.

5. Kuzey Boğaziçi

Bu alan, İstanbul Boğazı’nın aşırı yapılaşmadan çok önce akıntılarla şekillenmiş olağanüstü sahillerini düşleme olanağı verir. Bu bulunmaz peyzaj değerlerine ek olarak, Boğaz’ın üst kısımları, Bahçeşehir küresi (Heptaptera triquetra), Yarımburgaz hardalı (Erysimum degenianum) ve yonca (Trifolium pachycalyx) gibi tehlike altındaki türlerin dünya çapında önemli popülasyonlarını barındıran kayalıklarıyla doğa koruma açısından önemlidir. Riva’daki kumul tepeler ve sazlıklar da bu alanın önemini artırır. Boğaziçi, göçmen leylek, şahin, çaylak ve kartallara uçuş yolu olması açısından da son derece önemlidir.

6. Sahilköy – Şile

Alan ormanlarla kaplı kıyı şeridi, kilometrelerce uzanan kumsalı ve zengin bitki örtüsüne sahip kıyı kumullarıyla el değmemiş bir ortam sunar. Sahil asperulası (Asperula littoralis), sahil sarmaşığı (Convolvulus persicus), kum incisi (Aurinia uechtritziana) ve sahil sığırkuyruğu (Verbascum degenii) türlerinin uluslararası öneme sahip popülasyonları burada barınır. Şile limanı girişinde yer alan 4 adada üreyen ve konaklayan tepeli karabataklar Karadeniz’deki en yüksek popülasyonu oluşturur.

7. Ömerli Havzası

Karadeniz’den Marmara’ya iklim değiştikçe bitki örtüsünde de farklılık görülür. Örneğin, nemli kuzey alanlarda çok geniş baltalık ve meşe korulukları çoğunluğu oluştururken, kurak güney alanlarda geniş fundalıklara rastlanır. Bunlar Doğu Avrupa ve Akdeniz’de karşımıza çıkan son fundalıklardır. Ömerli Barajı Su Toplama Havzası ve güneyindeki tepeler bulunmaz değerdeki nadir türlere sahip olan ayrıcalıklı bir alandır.


Bal 1

Ballı bitkiler, bal arısının bal üretmek için ziyaret ettiği çiçekli bitkilerdir. Arılar çiçeklerden polen taneleri ile nektar alır, bu bitkiler için bal bitkileri veya ballı bitkiler terimi kullanılır. Polen, Polen çiçek tozudur. Polen tanelerini şekli, büyüklüğü ve üzerindeki süsleri bitkileri tanımamıza yardımcı olan karakterlerdir. Balda polen analizi yaparak hangi bitkiden polen olduğunu saptamak mümkündür. Her bitkinin polen tanelerinin şekilleri, büyüklükleri, renkleri ve dış yüzündeki süsleri birbirinden farklıdır. Nektar bitkinin çiçekleri veya çiçek dışındaki kısımları üzerinde yer alan şekerce zengin bir sıvıdır. Latince ‘’nectar ‘’kelimesinden türevlenir ve tanrıların kutsal içkisi anlamını taşır. Nektar oluşturan salgı bezlerine ise nektaryum adı verilir. Arılar bitkilerden polen ve nektar alırken bitkilerin tozlamasına da aracılık ederler. Yeryüzündeki bitkisel yaşamın devamlılığı bu yolla süregelir.

İstanbul doğası, kültürü, tarihi ile bir dünya mirası olan eşsiz güzellikte bir kent ancak hızlı nüfus artışı ile gelişen aşırı yapılaşma araziye olan talebin artmasına neden olmakta ve bu taleplerin karşılanması için İstanbul’un doğal ormanları, uluslararası öneme sahip fundalıkları, sahil kumul alanları, sulak alanları gibi doğal değerleri geri dönülmez şekilde yok olmaktadır. Bu durumun devam etmesi halinde ve bu hızlı büyüme kontrol altına alınmadığı takdirde, kentin doğal peyzajı tamamen yok olacak ve yaşam döngüsünde gerekli olan bitki türlerinin nesli tükenecektir. 26 asırlık geçmişiyle İstanbul çeşitli kültürlerle şekillenmiş, bulunduğu coğrafya, iki kıta arsındaki konumu, topoğrafyası gibi nedenlerle de olağanüstü bir bitki çeşitliliği gelişmiştir. İstanbul’un tek başına birçok ülkeden daha fazla doğal bitki çeşidine sahip olduğuna inanmak birçok kişiye inanılmaz gelmektedir.

2009 yılında kabul edilen İstanbul Çevre Düzeni Planı kentin sürdürülebilirliğine ilişkin tehditin merkezinde kentin daha fazla büyümesinin önüne geçilmesi gerektiğidir. Birçok kişinin inanmakta zorlanacağı diğer bir durumda İstanbulda 1500‘den fazla arıcının olduğu ve yılda ortalama yaklaşık 1200 ton bal üretildiğidir. “Arı yoksa hayat yok” sloganı ile çalışmalarını başlatan Arı platformu projesi kapsamında yürütülen çalışmalarla balarısının ziyaret ettiği İstanbul Bitkileri envanteri hazırlanmış ve İstanbul’un Önemli Doğal Ballı Bitki Alanları hakkında bilgi verilerek bu alanların florasına dolayısıyla İstanbul’un florasının zenginliğine dikkat çekilmektedir. İstanbul’un uluslararası öneme sahip fundalıkları, doğal ormanları balarıları içinde çok önemlidir. Fundalıkların korunması arıcılığın sürdürülebilirliği için gereklidir. Bu bir yaşam döngüsüdür, İstanbul’un Ballı Bitkileri kitabında mucizevi ürünlerin doğal üreticisi olan balarısı için önemli bitkiler fotoğraflarla tanıtılarak İstanbul florası hakkında farkındalık yaratılmağa çalışılmıştır.

Bal 5

Bal 4

İstanbul.toprak.çeşitliliği, iki deniz ve iki kıta arasındaki coğrafi konumu (Karadeniz kıyılarından nemli ve soğuk iklim ile Marmara Denizi’nin daha sıcak Akdeniz ikliminin etkisi altında), topografyası ve yüzyıllara dayanan geleneksel arazi kullanımı nedeniyle olağanüstü bir biyoçeşitlilik içerir. İstanbul 511.000 ha alan üzerinde yaklaşık 2500 yabani çiçekli bitki ve eğreltiye ev sahipliği yapmaktadır. Bitki türlerinin sayısı ve habitat çeşitliliği bakımından İstanbul, Hollanda ve İngiltere’den çok daha zengindir. Yüzölçümü 5110 km2 olan İstanbul il sınırları içinde 2500 kadar doğal çiçekli bitki ve eğrelti türü yetişir. Türkiye’nin floristik zenginliği bir kıta ile, İstanbul’un zenginliğinide ülkeler ile kıyaslanabilmektedir. İstanbul’un florasının zenginliği bulunduğu coğrafik konum (kıtalar ve denizler arasında yer alması) jeolojik yapısı, topografyası ve iklimine (iki deniz arasındaki coğrafi konumu gereği Karadeniz kıyılarının nemli ve soğuk ikliminden Marmara Denizi’nin daha sıcak iklimine geçişin etkisi) bağlıdır. İstanbul bölgesinde tür zenginliği yanıında bu türleri barındıran habitat (yaşam ortamı) çeşitliliğide çok önemlidir: ormanlar, kayalıklar, çayırlıklar, sert yapraklı çalılıklar, fundalıklar, sulak alanlar, kıyı ve kara kumulları vb.

Bal 3


Arıların En Çok Ziyaret Ettiği 10 İstanbul Bitkisi                                   

Castanea sativa Mill. (FAGACEAE)                     

KESTANE     

KestaneBoyu 30 m’ye kadar uzayan, kışın yaprak döken ağaçlardır. Genç dalları köşeli ve yeşilimsidir, zamanla koyu kırmızı renk alır, az çok çıplak, tomurcuklar yaklaşık 6 mm büyüklüğünde, çıplak veya tüylüdür. Yapraklar eliplik, sivri uçlu ve kenarları belirgin dişlidir, yaprakların üst yüzeyi çıplak ve yeşil, alt yüzeyi grimsi ve tüylüdür. Erkek çiçekler başak şeklinde, dişi çiçek durumları ise üçe çatallanan çiçek durumu halindedir. Meyve yaklaşık 1,5-3,5 cm çapında küreseldir, dört brakteden oluşan dikenli bir örtüyle kaplıdır.

Haziran- Temmuz aylarında çiçeklidir. 30-1500 m yüksekliklerde, zemin suyu akan, yaprak döken ve Meşe-Kayın veya Ladin-Kayın karışımı ormanlarda yayılış gösterir.  Türkiye’de en genel yayılışı Kuzey Anadolu’dur, seyrek olarak batı ve güney Anadolu’da rastlanır. Genel olarak ise Avrupa’nın güneyinde ve Kafkasya’da yayılış gösterir, batı, orta ve kuzey Avrupa’da ise belli alanlarda doğallaşmıştır.

Ülkemizde hem meyveleri hem de odunu çok değerli olan bu bitkinin son dönemde çiçeklerinden elde edilen balın da tıbbi olarak değerlendirilebilecek düzeyde olduğu belirlenmiştir.  Arıların polen ve nektar eldesinin yanında böcek salgısı toplamak için de kestane ağaçlarını ziyaret ettikleri gözlenmiştir.

 

Tilia argentea Desf. ex DC. (TILIACEAE)                                                           

GÜMÜŞİ IHLAMUR

Ihlamur

Boyu 40 m’ye kadar uzayan, kışın yaprak döken, sık dallanma yapan ağaçlardır. Gövde koyu gri renklidir, yaşlandıkça gövde kabukları üzerinde çatlaklar oluşur. Dallar gövdeye dar bir açıyla bağlıdır, genç dallar önce yeşilimsi beyaz ve türlü, sonra zeytin yeşili ve tüysüzdür. Yapraklar kalp şeklinde, boyu 7-13 cm, eni 5,5-10 cm’dir. Tepesi sivri olan yaprağın kenarları testere dişlidir, üst yüzeyi koyu yeşil ve çıplak, alt yüzeyi grimsi beyaz ve yıldız şeklindeki tüylerle kaplıdır. Bu nedenle “Gümüşi Ihlamur” olarak isimlendirilir. Yaprak sapı 4,5-6 cm uzunluğunda ve tüylüdür. Çiçekler 7-10 adetli gruplar halinde aşağı doğru sarkıktır. Çiçek durumunun tabanında büyük ve tüylü bir brakte bulur. Meyveleri sivri, oval, 1 cm boyunda 6-8 cm çağındadır.

Haziran- Temmuz aylarında çiçeklidir. 50-400’m (güneyde 1500 m’ye kadar çıkabilir) yüksekliklerde, yaprak döken ormanlarda yayılış gösterir.  Aşırı sıcaklığa ve kuraklığa dayanıklıdır.

Ülkemizde batı Anadolu’da doğal olarak yetişmektedir. Genel olarak ise Balkanlar, Romanya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Batı Ukrayna’da yayılış gösterir.

Ihlamur çiçekleri bal arılar için önemli nektar kaynağıdır.

Cercis siliquastrum L. (FABACEAE)

ERGUVAN

Erguvan

Boyu 2-10 m’ye kadar ulaşan, kışın yapraklarını döken çalı veya ağaçlardır. Gövde kabuğu genç ağaçlarda ince, kırmızımsı-kahverengindedir, ağaç yaşlandıkça kalınlaşır ve rengi siyahlaşır. Yaprakları kalp şeklinde, 7-12 cm çapındadır, yaprakların alt yüzeyi açık yeşil, üst yüzeyi koyu yeşildir, yaprak kenarları ise düzdür. Yaprak sapı 2-4 cm uzunluğundadır. Çok sayıdaki morumsu-pembe çiçekler demet halindedir ve yapraklardan çıkmadan önce açar. Meyveleri 1,5-2 cm eninde, 6-10 cm boyunda bir legümendir.

İstanbul Boğazı’nın iki yakasında baharın ilk müjdesi olan erguvanlar makilik alanlarda yetişmektedir. Polen ve salgı balı için önemli bir kaynaktır.

Trifolium repens L. var. repens (FABACEAE)

 AK ÜÇGÜL

Üçgül

Boyu 10-30 cm uzunlukta, sürünücü gövdeye sahip, çok yıllık otsu bir bitkidir. Yapraklar, yaprak sapına aynı noktadan bağlı üç küçük yaprakçıktan meydana gelir, yaprak kenarları dişlidir. Yaprak yüzeyinde kırmızımsı lekeler bulunur. Beyaz veya pembe renkli, hoş kokulu çiçekler 20-40 adetli gruplar halinde birleşerek 1,5-4 cm çağında, baş şeklinde bir durum oluşturur.

Mart-Eylül aylarında çiçekli olan üçgül türlerinin yayılışı oldukça dağınıktır, değişken ortam şartlarına çok kolay uyum sağlar. Türkiye’nin her bölgesinde bu bitkiye rastlamak mümkündür. Hayvan yemi olarak kullanılan bitki ülkemizde ve dünyada yaygın olarak yetiştirilir.

Çiçeklenme döneminin uzun sürmesi, çiçek sayısının çok olması ve yoğun oranda nektar üretmesi nedeniyle arıların en fazla tercih ettiği bitkilerden biridir, hem polen hem nektar kaynağıdır. 

Echium vulgare L.

(BORAGINACEAE)                                                          

ENGEREK OTU

Echium

Boyu 30-50 cm’e kadar yükselen, iki yıllık veya tek yıllık, sert batıcı tüylere sahip otsu bir bitkidir. Taban yaprakları ince uzun, 1 cm eninde ve 12 cm boyunda ve saplıdır, gövde yaprakları ise daha kısa ve sapsızdır. Mavi renkteki çiçekler gövdenin üzerinde, önce başak şeklinde bir durum oluşturur, sonra dallanır. Polen üreten erkek organlar huni şeklindeki çiçeğin içinden belirgin bir mesafede dışarı çıkıktır.

Mayıs ve Eylül aylarında çiçekli olan bitki yol kenarları, çalılıklar, ladin ve göknar ormanları içinde yetişmektedir. Çoğunlukla Türkiye’nin kuzeyinde yetişir, genel olarak ise Avrupa ve Asya’da yayılış gösterir.

Bal arısı için hem polen hem nektar kaynağıdır.  


Arbutus unedo  L. 

(ERICACEAE)                                                                        

KOCAYEMİŞ

Arbutus

Boyu 4 m’den daha kısa, kışın yaprak dökmeyen büyük bir çalıdır. Gövde kabuğu koyu kırmızı-kahverengindedir ve küçük parçalar halinde dökülür, salgı tüyleri taşır. Yapraklar 4,5-8 cm boyunda, 2-3,5 cm eninde, kısa saplı, tüysüz, üst yüzeyi parlak yeşil, alt yüzü daha açık yeşil renkli ve kenarları dişlidir. Çiçekler küçük, beyaz veya açık pembe renkli ve huni şeklindedir.

Eylül ve Aralık aylarında çiçeklenen bitki, ülkemizde Akdeniz, Ege ve batı Karadeniz kıyılarında, genelde ise doğu Akdeniz kıyılarında yetişmektedir. Arılar için öncelikli olarak nektar kaynağı olan bitkinin polenleri de önem taşır. 



Erica arborea L.

(ERICACEAE)                                                     

İLKBAHAR PÜRENİ / FUNDA     

İlkbahar_fundası

Boyu 3 m’ye kadar uzayan, kışın yaprak dökmeyen, dik yapılı çalılardır. Yapraklar 4-7 mm, iğnemsi, gövde üzerinde üçlü çevrel şekilde dizilmiştir. Çiçekler beyaz renkli, hoş kokulu, 1-5 adetli demetler halindedir. Kış mevsimde kahverengiye dönüşür.

Mart-Temmuz aylarında çiçekli olan bitki karışık orman açıklıklarında, makilik alanlarda yetişmektedir. Ülkemizde sahil kesimlerindeki bölgelerde, genelde ise Afrika ve Akdeniz kuşağındaki ülkelerde yayılış gösterir.

Dünyada nesli tehlike altında olan nadir bitki örtüsü sınıfında olan fundalıklar için İstanbul çok önemli bir yaşam alanı oluşturmaktadır. Son yıllarda şehirleşme sebebiyle yoğun olarak tahrip edilen fundalıklar bal arıları için polen ve nektar kaynağıdır. 

 

Erica manipuliflora Salisb.

(ERICACEAE)                                              

SONBAHAR PÜRENİ, FUNDA

Sonbahar_fundası

Boyu 4 m’ye kadar uzayan, kışın yaprak dökmeyen, dik yapılı çalılardır. Gövde kabuğu beyaz ve seyrek tüylüdür. Yapraklar 3-7 mm, iğnemsi, gövde üzerinde dörtlü çevrel şekilde dizilmiştir. Çiçekler ilk açtığında pembe renklidir, olgunlaştıkça renk solgunlaşır, 1-5 adetli demetler halindedir. Kış mevsimde kahverengine dönüşür.

Mayıs-Eylül aylarında çiçekli olan bitki karışık orman açıklıklarında, makilik alanlarda yetişmektedir. Ülkemizde sahil kesimlerindeki bölgelerde, genelde ise Akdeniz’e sınırı olan ülkelerde yayılış gösterir.

İlk kez İstanbul’dan toplanarak bilim dünyasına tanıtılan bu funda türü bal arıları için hem polen hem nektar kaynağıdır.


Crataegus monogyna Jacq. (ROSACEAE)                                                           

GEYİK DİKENİ, ALIÇ

Alıç

Boyu 10 m’ye kadar uzayan, kışın yaprak döken, dikenli çalı veya küçük ağaçlardır. Gövde kabuğu kırmızımsı, pas rengindedir. Koyu renkli dalları ince, sert ve tüysüzdür. Yapraklar yaklaşık 5 cm boyunda ve 4 cm eninde, derin parçalı, üst yüzeyi koyu yeşil, alt yüzeyi mavimsi yeşil renklidir ve bitkinin en belirgin özelliği yapraklarıdır. Beyaz renkli, küçük çiçekler 10-18 adetli gruplar oluşturur.

Nisan-haziran aylarında çiçekli olan bitki tepelik yamaçlarda, meşe çalılıklarında, karışık orman açıklıklarında, deniz seviyesinden 1800 m yüksekliğe kadar yetişebilir. Kuzeydoğu dışında Türkiye’nin çok büyük bir bölümünde, genelde ise Avrupa’da yayılış gösterir.

Bal arıları için hem polen hem nektar kaynağıdır. 

Lamium purpureum L. 

(LAMIACEAE)                                                    

BALLIBABA

Ballıbaba

Boyu 4-35 cm uzunlukta, dik gelişen, gövdesi dört köşeli, tek yıllık otsu bitkilerdir. Yapraklar eliptik veya kalp şeklinde, kenarları girintili, boyu 0,5-2,5 cm, eni 0.5-2 cm tüylü ve saplıdır. Pembe renkli çiçekler 3-10 adetli kümeler halinde, yaprak sapının tabanında, gövde üzerinde çevrel olarak dizilir.

Mart-haziran aylarında çiçekli olan bitki, göknar ormanları, meşe çalılıkları, kaya yamaçları, dere ve yol kenarlarında yaşayabilir, çoğunlukla Türkiye’nin kuzeyinde, genelde ise sıcak Asya ve Avrupa ülkelerinde yetişmektedir. Arılar için en önemli polen ve nektar kaynağıdır.

 

arı ricası Bal 8

Not: Fotoğraflar Adil Önder Erdem tarafından çekilmiştir.